Sendikal Ayrımcılığı Yargıya Taşıdık!

Sendikal Ayrımcılığı Yargıya Taşıdık!

Anayasamıza, Sendikalar Kanununa ve İLO sözleşmelerine aykırı bu düzenleme ile ülkemizde sendika tekeli oluşturmak, çalışanları yandaş sendikalara üye olmaya zorlamak amacı olduğu açıktır.

Bu hukuk dışı müdahaleye karşı yasal haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Hukuk müşavirliğimiz tarafından açılan davada ÖZETLE şu hususların altı çizildi.

“Demokratik, sosyal hukuk devletinin vazgeçilmezlerinden olan sendikaların, özellikle de kamu görevlileri sendikalarının kuruluş amaçlarına ulaşabilmelerinin ön koşulu “bağımsız olabilmeleri, bağımsız kalabilmeleri” dir. Bu bağımsızlık için de, başlıcası üyelik aidatları olan yeterli düzeydegelirlerinin olması gerekmektedir.

Bu çerçevede, Anayasa’nın 51.maddesinde “Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.” denilerek sendika üyeliğinin “gönüllülük” temelinde olması gerektiğiortaya konulmuş, bu gönüllülüğün göstergesi olarak da her bir üyenin aidat ödemesi öngörülmüştür.

Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti tarafından usulüne uygun bir şekilde imzalanan ve onaylanarak T.C. Anayasası 90.madde hükmü gereği kanun üstü bir konumda kabul edilen 151 sayılı Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmeti) Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) Sözleşmesi’nin “Örgütlenme Hakkının Korunması” başlıklı II.Bölümü’nde,

MADDE 4

Kamu görevlileri, çalıştırılmaları konusunda sendikalaşma özgürlüğüne halel getirecek her türlü ayrımcılığa karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır.

Böyle bir koruma, özellikle aşağıdaki amaçlara yönelik tasarruflara karşı uygulanacaktır:

Kamu görevlilerinin çalıştırılmalarını, bir kamu görevlileri örgütüne katılmama veya üyelikten ayrılma koşuluna bağlamak,

Bir kamu görevlisini, bir kamu görevlileri örgütüne üyeliği veya böyle bir örgütün normal faaliyetlerine katılması nedenleriyle işten çıkarmak veya ona zarar vermek.

MADDE 5

Kamu görevlileri örgütleri, kamu makamlarından tamamen bağımsız olacaklardır.

Kamu görevlileri örgütleri kuruluş, işleyiş veya yönetimlerinde kamu makamlarının her türlü müdahalesine karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır.

Bir kamu makamının tahakkümü altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri örgütlerini bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyle mali veya diğer biçimlerde desteklemeye yönelik önlemler bu madde bakımından müdahaleci faaliyetler olarak kabul edilecektir.

hükümleri yer almıştır. Düzenlemede yer alan,

I. kamu çalışanlarının “her türlü ayrımcılığa karşı” korunmalarına,
II. kamu görevlisinin bir sendikaya üyeliği nedeniyle zarara uğratılamayacağına,

kamu görevlileri örgütlerini (Sendikalar) idarenin kontrolü altında tutmak amacıyla “mali” açıdan desteklemeye yönelik girişimlerin “müdahaleci faaliyet” olarak tanımlanacağına dair hükümler, dava konusu düzenlemenin uluslararası hukuk normlarına da açıkça aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, dava konusu düzenlemenin hedefi Bakan tarafından ikrar edilirken, fiili durumda, bu düzenlemenin sadece iktidar destekli sendika/lara yarayacağı da aşikardır. Düzenlemenin hemen akabinde, iktidar destekli sendikal yapı, gayri resmi bir şekilde, davacı sendikalar gibi, %1 örgütlenme düzeyinde olmayan sendikaların üyelerine, “ikramiye almak istiyorsanız bize gelin” demeye başlamışlardır. Bu, açık bir müdahaledir ve yasal/meşru bir amaca yönelik olmadığından, Anayasa’nın 51.maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

Toplu sözleşmenin 23.maddesi ile, %1’den az örgütlenmesi olan sendika üyelerinin ikramiye hakkından yararlanamayacağı öngörülmüştür. Bu hüküm 375 sayılı KHK ek 4.maddede var mıdır? YOKTUR. Öyleyse, toplu sözleşme hükmü ile KHK hükmü etkisizleştirilmeye, değiştirilmeye mi çalışılmıştır? EVET. Bu, mümkün olabilir mi? HAYIR. Yapılmak istenen, bir yasal düzenleme konusu/yetkisinde olan bir işlemin, çok daha alt düzey bir işlem olan “toplu sözleşme” ile kabul edilmek istenmesidir. Bu haliyle, yasama organı yetkisinde olan bir hususun idare tarafından yerine getirilmesi, yani fonksiyon gaspı yapıldığı görülmektedir. İdarenin ve idareyle toplu sözleşme imzalayan sendikaların, toplu sözleşmede yazdıkları bir ifadeyle 375 sayılı KHK ile getirilen bir hakkı daraltmaları, kapsamını değiştirmeleri hukuken mümkün değildir.

Tüm bu hususlar, dava konusu işlemin, en baştan hukuka, hakkaniyete ve sendikal örgütlenme hakkını ihlale yönelik bir amaca ulaşmak için tesis edilmek istendiğini, yasa ile yasama organı tarafından düzenlenmesi gereken bir konuyu, yöntem saptırması ve fonksiyon gaspı oluşturan bir şekilde toplu sözleşme metnine eklediklerini göstermektedir. Dava konusu düzenleme, bu anlamda, hiçbir şekilde uygulamaya geçmemesi gereken bir düzenlemedir.”