Haksen Genel Başkanı Ayhan Çivi, Ankara Bölge İdare Mahkemesinin önünde yaptığı kitlesel basın açıklamasının ardından dava dilekçesini mahkeme veznesine verdi.

Haksen Genel Başkanı Ayhan Çivi, sendika üyelerinin yoğun ilgi gösterdiği basın açıklamasında ,
ülkemizde görev yapan 3,5 milyon memuru yakından ilgilendiren önemli bir konudaki dava dilekçemizi mahkemeye sunmak üzere burada bulunuyoruz, dedi.
Kamu kurumları arasındaki ücret farklılıklarını gidermek amacıyla 2011 yılından itibaren tüm memurlara her ay maaşlarıyla birlikte 536 TL – 1.300 TL arasında ek ödeme yapıldığını hatırlatan Çivi, memurların emekli olması halinde söz konusu ek ödemelerin emekli aylığının hesaplanmasında dikkate alınmadığını, söyledi.
Haksen Genel Başkanı Ayhan Çivi açılamasına şöyle devam etti:
Bugün adına yargıya başvuru yapacağımız kamu görevlisi hanım arkadaşımız, 25 yıl 9 aylık hizmetinden sonra emekli olmuştur. Kendisinin emekli olmadan önceki en son maaşı 2.600 TL’dir.
Buna karşılık 1.545 TL emekli aylığı bağlanmıştır. Aylık kaybı 1.055 TL olarak hesaplanmıştır. Çalışırken aldığı ücretin ancak yüzde 59’u emekli aylığı olarak ödenmektedir.
Bu kayıp, fiilen çalışırken maaşıyla birlikte yapılmakta olan 805 TL ek ödemenin emekli aylığı hesabına dâhil edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Bu durum diğer memurlar açısından da farklı değildir. Emekli olmaları halinde halen almakta oldukları ücretin; Mühendis yüzde 61’ini, Şube Müdürü yüzde 55’ini, Öğretmen yüzde 54’ünü, Sağlık Memuru yüzde 50’sini, Gelir Uzmanı yüzde 42’sini, Polis Memuru yüzde 40’ını Emekli aylığı olarak alacaktır.
Memurların söz konusu mağduriyetinin giderilmesi için yaptığımız girişimlerden maalesef bir sonuç alamadık. Bu nedenle konuyu yargıya getirmekten başka bir çaremiz kalmamıştır.
Birazdan mahkemeye sunacağımız dava dilekçemizle, yüzbinlerce memurun kanayan yarasına hukuk nezdinde çare bulacağımızı ümit ediyoruz.
Zira, 666 sayılı KHK ile getirilen ek ödemenin amacı, “aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak” olarak ifade edilmiştir. Bu gerekçe ile yasal düzenleme tesis edilmesi Anayasal ilke ve kurallara uygundur.
Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2.maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin “..laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğu belirtilmiştir. Sosyal hukuk devletinin içeriği ise, pek çok Anayasa Mahkemesi kararı ile doldurulmuştur. Anayasa hükümleri ile devlet, çalışanları koruyucu, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamasını sağlayıcı tedbirler almakla yükümlü kılınmıştır.
Benzer şekilde, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı başlangıç Kısmında; sosyal hukuk devleti, insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadi ve mali tedbirler alarak çalışanları koruyan ve insanca yaşamalarını sağlayan, işsizliği önleyen, milli gelirin adaletli dağıtılması için gerekli tedbirleri alan, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyan devlettir. .. (AYM: 199/50 E. 2001/67 K. sayılı kararı) denilmektedir.
Bununla birlikte, Anayasamızın 60’ıncı maddesinde; Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar, denilmektedir. Ayrıca, Sosyal Hukuk Devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
TARİH: 10 Aralık 2014
Bir cevap yazın